İsyankar köle! Hem köle hem isyanlar!
Bu kez de köle çıplak. Hadi hayırlısı.
İnsan ve köle bir kenarda dursun, Lucifer Tanrı’sına itaatsizlik etti. O bir melekti! Emre karşı gelip isyan etti. Halbuki, en çok ibadet eden baş melekti! Kibrine yenildi. Mahareti kendinden bildi. Haddini aştı.
köle haklı ise Efendi’nin otoritesi sarsılır mı?
En büyük ihanetler en sadık kölelerden gelir. (Neler diyorum ben!)
Adem, cennetin onca güzelliğine şükretmedi de yasak meyveden yedi. İnsanın tahayyül edemediği cennet ile yetinemedi. Yasağa göz dikti. Yaklaşmaması gereken ağacın meyvesini yedi! İtaatsizlik etti…
kölenin ‘insan’ olması en zayıf yanı, en sahici ve üzerini kapatamayacağı çıplaklığıdır/gerçekliğidir.
Ya insan. Ya köle. Şartlara göre tavrını belirleyen insanın teminatı nedir sadakat konusunda. Nasıl güvenilir bir insana veya bir köleye. Nasıl ve neden her şeye boyun eğer köle? Mesela ben… Hiç mi aklımdan itaatsizlik kokan cümleler geçmez. Geçerse dilime vurur mu? Davranışıma yansır mı? Efendim ile arama girer mi nefsim? köle yapım olduğu için mi emirleri yerine getirmeye çalışırım, yoksa Efendim’e köle kalabilmek uğruna doğru bildiğimden de taviz mi veriyorum? Bu da başka tarzda kariyer mi acaba! köle kariyeri…
Okuduğum köle yazıları ve izlediğim o ürkütücü ama bir o kadar da kendine çeken videolar, ‘Bak ben de yaşıyorum cazibesi mi gözümü kararttı? Bakın bakın, O meşhur Efendi şimdi beni falakaya çekiyor havası mı?’ Ya da, o kadar aşağılayıcı görevler, emir ve cezalar bu kadar nefsani sebepler için göze alınabilir mi? Sırf, ‘benim de olsun’ mantığı ile insan/köle sadist birinin ellerine nasıl emanet eder kimliğini ve canını? Peki, kendini teslim etmiş, sözler vermiş, yeminler etmiş ve Efendi’sinin yoluna köle olmuş biri içinde kendi bilincinden de saklı birgün günyüzüne çıkabilecek isyan barındırabilir mi? Bunu dışarı vurmaya cüret edebilir mi? köle haklı ise Efendi’nin otoritesi sarsılır mı? Haksız ise isyanına değer mi? Ve artık köle kalabilir mi? İsyankar köle olmak kendi başına imkansız durum değil mi? Efendi, kölesinin boyun eğmesine inanır mı o saatten sonra? Belki de Efendi kölesinin böyle sıkıntılı karakterine, iradesiz bedenine ve içindeki mızmız kıza rağmen olabildikleri kadar köle ruhunu da yok sayamıyor.
Kendimi ihbar ediyorum bir nevi
Bana verilen bir görev ve cezada söylenmiyor muyum! Bazı rutin görevlerimde, şimdi biri gelse bir işim çıksa da bu görevi erteleyebilsem diye senaryolar geçmiyor mu içimden? Kolaycılık ve rahata kaçma ruhun hastalıklı yanıymış. Hem vicdanım elvermezken görevimin önüne başka bir şeyin geçmesine, hem de fırsatım olsa yapardım mağduriyetine sığınıyorum. köle olayım ama zora koşulmayayım. Efendim olsun ama elimi sıcak sudan soğuk suya sokmasın. Görevim olsun ama keyfim gelince yaparım…
İyi ki Efendim sözünden asla geri dönmüyor, iyi ki unutmuyor, iyi ki bedelini ödetiyor. Yoksa, ben iflah olmam. Yanımda bir köle arkadaşım olsaydı, bu yazıyı yazmama mani olabilirdi muhtemelen. Kendimi ihbar ediyorum bir nevi. Tamam da, neyi kimden saklayabilirim ki. köleysem insani özelliklerimden kopmam mümkün değil maalesef. Efendim benim ne olduğumu ne olmadığımı iyi bilir. Ne düşünüyorum, ne yaparım/yapmam rahatça öngörebilir.
Peki Efendim beni affeder mi?
Efendim hayatımda değilken, her şey çok mu yolundaydı! İçimdeki duyguların eksikliğini hissettiğim için yola çıkmadım mı! Kararlarım ve adımlarım doğru muydu! Yapamadım işte kendi başıma. Kabul ettim kendimi ve sağduyulu bir el teslim aldı beni. Efendim’in bir kölesi bir yazısında; ‘Başka Efendim olmayacak’ demişti. Bende, nasıl olur, bir bir kereliğine köle olmayla nasıl yetinilir ki? Bir zaman sonra başka bir Efendi ile yeni bir ilişki kurulabilir diye düşünmüştüm ve galiba korktuğunu sanmıştım. Ah şu sanrılar! Şimdi de ben diyorum. Herkesin meziyeti farklıdır. Kimseye saygısızlık etmek değil niyetim ama başka Efendi asla! Ben anlatmakla bitiremeyeceğim, övmekle asıl kıymetini gösteremeyeceğim bir Efendi’nin ellerinden çıkıp kimseye bedenim ve ruhum üzerinde değişlikler yapmasına müsade etmeyeceğim. İçime sığdıramadığım köleliğimi malum son’da bile saklayıp gizleyeceğim. Yoksunluğu ve hasreti beni hasta etse bile Efendim’in kölesine başka bir erkek başka bir Efendi kölem diyemeyecek. Buna isyankar köle denilirse, olsun isyankar olayım.
Benim en kutsalım Efendim.
Benim en kutsalım Efendim.
Peki, ben bu kadar açık ve net konuştuğumu iddia ederken sayacaklarımın hepsi birbirinden lanet davranışlar olan ihanet (yazması bile çok ağır), sadakatsizlik veya isyan gelebilir mi? Son kullanma tarihini tayin edebildiği gıda ve ürünler ortaya koyan insan kendisi hakkında neden kesin bir yargıda bulunamaz! İnsanın garanti verebileceği hangi yönü vardır? Hayır, ben günahsız kalacağım desem ne kadar samimi gelir sözüm. Gerçekten Efendim’e güven veriyor muyum? İnsanın hamuru ve doğası belli. Nankörlük yapmadan temiz kalabilir miyim? Her yönden beni sarıp sarmalayan, beni daha iyi anlayacak kimse olmadığı halde Efendim’i hayal kırıklığına uğratır mıyım? Eyleme geçirecek fırsatım olmasa bile, aklımdan geçme fikri de az fesatlık olmaz hani. Peki Efendim beni affeder mi? Nasıl bir yalvarış kıçımı kurtarmama yeter! O saf ilişki eski tadını yakalayabilir mi? Şımarıklığımın -az bile söylüyorum- ahlaksızlığımın bedeli ne olur? Dilerim bir delilik, aptallık yapmam. Yapmak istemiyorum. Vallahi, billahi…
Efendim’in yakında vücudumda kalıcı bir iz bırakacak olması benim en önemli nişanem olacak. Göreni geri adım attıracak bir iz…
Hata potansiyelime rağmen beni kölesi olarak tutan Efendim, size layık kalabilmek en büyük dileğimdir. Benden razı olmanız tek amacım Efendim.