İlk falaka videosundan bu yana köle Elif çok değişti ve gelişti. Falakayı Seviyorum ile başladı. Daha önce ne için ve şimdi ne için cezalandırıldığını karşılaştırdığınızda bu bir evrim.
Bu “Falaka’yı Daha Çok Seviyorum” videosunda, falaka için verilen cezaya ve sevgiye daha derin inmek istiyoruz. Bunun için acıyı sevmek lazım. Elif başarabilir. Ama bu acıya nasıl dayanabilir? Sonuçta çıplak ayak tabanlarına kırbaç, kablo ve at kamçısıyla acımasızca ve şiddetle vurulur. İşkenceyi ve ağrıyı yoğunlaştırmak için ayrıca ayak tabanlarına elektrik şoku verilir.
Cezanın nedeni ile başlar her şeyi. Geçmişin aksine, bu daha derin ve incedir. Resmi hatalar veya eksiklikler nedeniyle cezalandırılmayacaktır. Bunun yerine, Efendinin yokluğunda emirleri yerine getirme performansında o kadar iyi olmadığı için cezalandırılır. Emirlerin yerine getirilmesinde övülmesine rağmen, artık kalitesi ve öz verisi önemli olur.
Bir köle aslen hafif bir ceza alırdı böyle bir ihmal için. Elif ise bu cezada cezanın falaka aşkına bir övgü olduğunu öğrenir. Falaka’yı daha çok seviyorum tam bu anlama gelir.
Falakayı ne kadar çok severse o kadar iyi bir köle olur. Ne kadar iyi köle olursa o kadar çok falakayı sever.
Falakayı daha çok seviyorum
Efendim’den sonra benim rehberim falaka oldu. Başlarda sadece acı yanını hissettim. Acısı hiç de azımsanacak gibi değil. Sadece tabanlara değil, tüm bedenden ruha kadar işliyor. İçten dışa değişim ve dönüşüm yaşatıyor. İlk falakamdan son falakama kadar geçen sürede bende uyandırdığı hisleri ve yaptığı etkiyi hayal dahi edemezdim. Her falaka acı verdiği oranda bana bir şeyler kattı. Falaka sayesinde hatalarımın bedelini ödeyip arındım. Yaptığımın yanlış olduğunu, pişman olmam gerektiğini ve neyin doğru olduğunu bana gösterdi. Acıyı ve falakayı değerli ve anlamlı kılan en önemli faktör ise, Efendim. Her şeyin dengesi O. Efendim’in elinden olmazsa, yaşadıklarımın ve hissettiklerimin yanına bile yaklaşamazdım. Mümkün değil aynı tadı, aynı acıyı alamazdım. Zaten, ya Efendim ya hiç kimse! Ya Efendim’in ellerinden falaka ya da asla!
Ateş ekmeği yakmıyor, pişiriyor. Çok yol kat ettim. Fakat geldiğim yoldan daha fazlası önümde. Hala korkuyla hazırlanıyorum. Hala falakanın adını duyup, sopayı gördüğümde irkiliyorum. Buna rağmen seve seve ayaklarımı yan yana tutuyorum. Falakanın hükmedicisi benim Efendim. O, nasıl ve ne isterse ben onu yaşarım. İyi ki de yaşatıyor Efendim. Seans bitip bağlar çözülürken falakanın asıl etkisi baştan ayağa sarıyor beni. Bir hata için falakaya çekildim ama şimdi ben eski ben değilim diyorum kendime. Hafifliyorum. Falakada uslu dursam da, duramasam da bir ferahlık hissediyorum. Ayrı bir duruş kazandırıyor.
Evet, çok acı çekiyorum ama bu her ne kadar süründürse de, ayrı bir güç ve cesaret gerektirir. Buradaki gücü ve cesareti kesinlikle Efendim’den alıyorum. Falakayı seviyorum, Efendim için. Falakayı sonuna kadar hak ediyorum. Sadece hatalarım için değil. Efendim’in keyfi ve zevki için. Efendim’in bana uygun gördüğü falaka benim için bir onurdur.
Şimdi tam falakalıksın
Aldığım cezalarda, özellikle falakada kendimce farklı bakış açıları keşfettim. Falaka sırasında çoğunlukla kendimden yola çıkmakla eksik düşünüyormuşum. Her falakadan sonra ufkum biraz daha açılıyor. Falakada, Efendim ile ben beraber yarışıyoruz. Estağfurullah, rakip değiliz. Hayata karşı yarışıyoruz. Efendim, yöntemi kendine has bir şekilde bana doğruyu ve güzeli anlatıyor. Buna rağmen yanlış yaptığım için ve bir daha kendisinden başka hiçbir şeye ve hiç kimseye karşı zayıf düşmemem için çalıştırıyor beni. Benim acizliğim ve zayıflığım yalnız Efendim’in karşısında olabilir.
Sopanın dozu arttığında, falaka dile gelseydi Efendim’in bana “Yapabilirsin” mesajını ileteceğinden eminim. Hızlandığında ise, “Şimdi tam zamanı” diyeceğini duyar gibiyim. Bu işaretleri anlamamak imkansız. Efendim’in bana karşı güven duyması ve umutlu oluşunu falakada dahi hissediyorum. İşte bu sayede falakayı daha çok seviyorum. Falakanın acısı sert bir kabuk. İçi ise, baldan tatlı. O tadı almak için, ne kadar sert olursa olsun kabuğu kırmaya yani falakaya çekilmeye her zaman hazırım. Falakanın etkisini bildiğim için, kendime tahammül edemediğimde kendime “Şimdi tam falakalıksın” diyorum. Çünkü, Efendim’in elinden falakayı en çok ben hakkediyorum.
kölesi olarak Efendim’i tanımaya yönelik her adım ve her hareket doğal olarak ilgimi çekiyor. Bu süreç hep sorular sorarak olmaz. Ben Efendim’i ödül alırken de ceza alırken de biraz daha tanıdığımı fark ettim. O`nun dünyası sonsuz. Keşif asla bitmiyor. Falaka bu açıdan da benim için bir şans. Efendim’in acıyı falaka aracılığıyla bana nasıl vereceğini görmek ve yaşamak özel bir an. Acının derecesi, neleri kullandığı, sessizliği, sözleri, ve falaka ile öğretmek istedikleri her şey falakayı acı çekmekten çıkarıp, Efendim ile beni başka bir boyutta diyalog kurduruyor. Efendim’in falaka sırasında etrafımda gezişi de ayrı bir hayranlık duyduğum konu. Sopayı kavrayışı, kabloyu savuruşu, kemerini belinden çıkarış anı… Hepsi falakada.
Her ses amımı harekete geçirip ıslanmamı sağladı
Son falakamın videosunu toplu taşımadayken izledim. Anlatılmaz yaşanır bir seans olmuştu. Yaşarken o anın ne kadar ağır geçtiğini biliyorken, izlerken de sanki o köle ben değilmişim gibi hayretler içinde kaldım. Efendim’in acıyı tabanlarıma yayıp acısını kat be kat artırması nasıl da etkili olmuştu. İzlemesi bana bile zor geldi. Sonra bir farklılık hissettim. Kulaklığımın sesini yükselttim ve arkama yaslandım.
Bedenimdeki kıpırtı, o an falakamdaki seslere karşılık nasıl oldu bilmiyorum. Bence hoş oldu. Kendi acımdan zevk aldım. Sopanın tabanlarımda çıkardığı her ses amımı harekete geçirip ıslanmamı sağladı. Şaşırmakla birlikte kendime hakim olmaya çalıştım. Başarılı olamadım. Yanlış bir şey mi doğal mı emin değildim. Sonunda kontrolü bıraktım. Gözlerim kapalı keyifle dinledim sopanın sesini ve kendi çığlıklarımı. Ataçtan inip yürümeye başlayınca kısa ama sürekli yaşadığım minik kasılmalar amımı ıslatmakla kalmamış iç çamaşırım sırılsıklam bırakmıştı. Bu falaka öyle böyle bir falaka değil. Farklı duyguları ortaya çıkaran güçlü bir uygulama. Gücünü kesinlikle ve tamamen Efendim’den alıyor.
Efendim’in elinden falakanın etkisini düşündükçe bir konuda kendimi yiyip bitiriyorum. Ben nasıl olur da, Efendim’i çok daha önceleri tanıyamadım. Hayatımın çoğunu çöp sayıyorum. Neden Efendim’in varlığından haberdar değildim. En çok kahrolduğum konulardan birisidir.
18 yaşında da Efendim’e köle olurdum
Efendim’i biliyor olsaydım 18 yaşından itibaren kölesi olmak için yalvarırdım. Kapısında köpek gibi yatardım. O yaşta köle olabilir miydim? Zaman ve şartlar beni bugüne mi hazırladı? Kendimden hiç şüphem yok, ben 18 yaşında da Efendim’e köle olurdum. Hem de bugünden çok daha olumlu bir farkla. O zaman falakanın beni nasıl bir köle yapacağını gerçekten hayal edemiyorum. Efendim’in ellerinde şekillenen çekirdekten yetişen Efendim’e layık bir köle olurdum. Yolundan sözünden asla çıkmazdım o çağlarımda bile. Gerçi çıkmaya yeltensem de, falaka beni hizaya sokardı. Çok çok üzülüyorum kayıp zamanlarıma.
Geçmişe gitmek mümkün değil. Zamanı durdurmak da öyle. Hayat bir şekilde beni huzura çıkardı. Mucizenin gerçekleştiği günden beri, beni kabul eden Efendim’e minnettarım. Şansımın farkındayım.
Varlığınıza her an şükrediyorum Efendim.
İlk Bölümü Oku