Efendim’in birleştirici bir yanı var.
Farklı yerlerde, birbirini tanımayan insanları bir şekilde birbirine yaklaştırıyor, tanıştırıyor ve duygu paylaşımı sağlıyor. Falaka da bunlardan biri.
Herkesin kendine has yola çıkış hikayesi var. Kimi keyif, kimi merak, kimi de yaşadıklarını bir de falaka yani acı ile yeniden yorumlayıp ona göre yoluna devam ediyor. İlk falakadan sonra kimse için hiçbir şey aynı kalmıyor. Emily için de acımasız falakadan sonra her şey değişti ve gelişiyor.
Efendim’in elinden falakaya çekilmek Emily’nin hayaliymiş. Efendim’in izni ile süreçte bilmem gerektiği ölçüde bilgi sahibiyim. O hayal gerçekleşti. Ben de uzaktan ve en az kendi hayalim gerçekleşmiş gibi sevindim. Videosunu izlemiştim. Falaka İmpact serisi içinde altıncı bölümde ilk defa tabanlarına sopa yedi. Tekrar falakaya çekilmek ister mi, sonrası nasıl olur diye merak etmemek elde değildi. Falakanın kendi üzerimdeki etkisini bildiğim için, bir başkasında da nasıl etki oluşturacağını beklemek heyecan vericiydi.
Emily’nin gücüne hayran kaldım
Emily’nin videosunu başlattığımdaki duygum ile çok geçmeden hissettiğim duygum çok farklı bir hal aldı. O’nun için endişelendim. Tabii ki, Efendim’in ellerinde güvendeydi. Seansın O’na iyi geleceğinden de emindim. Alacağı acı düzeyi kendi gelişimiyle orantılı olarak artmıştı. Efendim, bana seansın öncesinde ve sonrasında da Emily’nin çok mutlu olduğunu söylemişti. Her şey yolundaydı ama ben rahat değildim. Elimde değildi. Zor anlarına şahit oldukça yerimde durmakta zorlandım. O’nun kıvranışlarını ve titremelerini oturduğum yerden seyretmek hiç kolay değildi. Dilimiz farklı ve çeviri yapıp sözlerinin saf halini kaybedeceğimden sadece hislerimden yola çıkıyorum.
Seansın üzerinden belli bir zaman geçmesine rağmen, videoyu izlerken O’na destek olmayı çok istedim. Belki de kimsenin desteğine ihtiyacı yoktu. Kendi ile baş başa kalmak istiyordu. Falaka, O’na iyi gelmeseydi bu seansta kendini ispat edebilir miydi! Ben, Emily’nin gücüne hayran kaldım. Zamanla böyle bir gelişme şahit olmak çok güzel. Bir yandan da, ne kadar ağır acılara dayanıyorsa kişinin iç dünyası o kadar karmaşık oluyor. Sonunda her şey bir düzene giriyor ki bu da zorlu bir falakaya dayanmayla kendini gösteriyor.
Kendimden de yola çıkarak böyle düşünüyorum. Ne içerideki acıya ne de dışardaki sopaya sonunda yenik düşmedi. Sancısını ve savaşını kirpiklerinden bile hissettirdi bana. O çok güçlü bir kadın! Tabanlarında sopa kırıldı. Kırık sopayı görünce gözlerinin gülüşü çok tanıdık geldi. Kablo gibi fena bir malzemenin ilk darbelerini de tattı. O’nun duruşu ve kararlığı beni çok etkiledi.
Acımasız falaka bedensel acıdan öte
Sopa ve falaka bir yöntem. Efendim’in öngörüsü, sınırları ve tecrübesi ile herkes kendine özgü bir seans yaşıyor. Emily de nacizane bence bu seansta bir kırılma yaşadı. Birikilen her şey, ağır gelen sopa aracılığıyla sesinden ve bedeninden belli oluyordu. Sadece sopa ağlatmadı, sadece sopayla mücadele etmedi, sadece eti acımadı. Bugüne kadar kimbilir nelerle karşılaştı? Neler yaşadı. En çok neye kırıldı? En çok kim üzdü? En çok kimi sevdi? İçinde en çok ne ukde kaldı?
Acımasız falaka bedensel acıdan öte muhasebe, yüzleşme ve mücadeledir. Emily’nin de bu durumlardan birni ya da birkaçını yaşadığına eminim. Yoksa, bunca sopaya göğüs gersin! Falakadaki duruş ve kararlılık çok önemli. İnsan, başlarda fark etmez belki ama o zorlu anlardaki mücadele bir şekilde ve zamanla hayata da yansıyor. Pes edeceği yerde direnç gösteriyor. Sopa kendi başına bu etkiyi yapamaz. Efendim’in falaka öncesi ve sonrası yaptığı konuşmalarla tamamlanıyor her şey. İşte o zaman acılarla nasıl baş edeceğini, gücünü ne zaman nerede kullanacağını öğreniyorsun. Acıya anlam kazandıran o sözlere çok şey borçluyuz.
Hayalleri gerçekleştiren Efendim’in ayağının altından öpüyorum. Yol her ne olursa olsun, Efendim’in elinden acı yaşamanın önemi bir başka.