Falakanın falakası nasıl oluyor biliyor musunuz? Bir hata bir düşüncesiz hareket beni bir kez daha cezaya mahkum etti. Efendim’in her an bana ulaşabilirliğini kesintiye uğrattım. Telefonum hep açık olmalı, ben hazır olmalıydım. Efendim’in kölesini elinin altında hissettiremedim. Sahibi çağırdığında koşmayan köpek, köpek midir! Elbet, kayıp zamanın bir bedeli olacaktı. Yoksa, bu köpek yolunu nasıl bulacak!
Fiziksel olarak falakaya hazırım
İlk çare, en etkili yöntem, en acı ders, en sevdiğim cezalardan biri olan falaka, bu kopuk iletişimimi sağlamlaştıracaktı. Bir nevi ulu orta falakaya çekilecektim. Balkon kapısı açıktı. İçeriye dolan sokağın seslerine karşılık benim tabanlarımda patlayacak olan sopanın sesleri ve benim sokağa sızacak olan çığlıklarım.
Soğuk, başa çıkamadığım sinsi olduğu kadar pis bir durum. Balkonun kapısı açık olsun. Ben de montumla ve botumla orada oturabilecek dayanıklılığa sahip değilim. Hep kaçındığım, korktuğum ve nefret ettiğim bir histir. Hafif bir esinti benim için fırtınaya eş değerdir. Yaşamın içinde bir şekilde yılan gibi sıcağa akan biriyim. Banyo yaparken dahi mevsim fark etmeksizin neredeyse kaynar su kullanıyorum. Her şeye rağmen soğukla olan derdimin beni Efendim ile karşı karşıya getireceğine ihtimal vermezdim. Efendim için, hatam, utancım ve pişmanlığım için dayanır ve mücadele edebilirim sandım. Olması gereken buydu.
Fiziksel olarak falakaya hazırım. Ortada bir hata var. Cezası sopayla kesilecek. Efendim kararlı ve ben de üzgünüm. Her şeyi yoluna koymak için bu süreci yaşamalıyız. Ancak, yattığım andan itibaren içimi bir huzursuzluk kapladı. Falaka beni her defasında farklı ruh hallerine büründürüyor. Yalnız, bu kez içimde olağan dışı bir dengesizlik hissediyordum. Sopa bana yabancıymış gibi. Sanki daha önce hiç falakaya çekilmemişim. Amacımı, kim olduğumu ve nasıl davranmam gerektiğini bilmiyormuşum gibi bir duruma düştüm. Efendim tabanlarıma vurdukça acı bana bildiğim şekilde yansımadı. Kendimi an’a bırakamıyorum. Baştan ayağa ürperiyorum. Bir şey beni engelliyor, meşgul ediyordu. Soğuk!
Ne yazık ki, tam tersi oldu
Çok üşüyordum. Tabanlarım ve parmaklarım buz kesmişti. Sopayla birlikte feci şekilde irkiliyordum. Ben bu haldeyken, yaptığım hatayı anlamak üzerine ve bir daha yapmayacağıma dair bir ders alamazdım. Mümkün değil fazla dayanamazdım. Çünkü soğuk karabasan gibi çökmüştü üzerime. Ne kurtulabiliyordum ne de kendimi toparlayabiliyordum.
Bunu fark etmek ve hatta emin olmak, Efendim’e söylemek utanç verici. Yaptığım hatadan kat be kat daha kötü. Bedenimdeki acı ruhuma işlemiyordu. Dayanmak istedim elbette. Denedim. Ama nasıl yapabilirdim ki! Kendime sözüm geçmiyor. İrademi ve kontrolümü kaybetmiştim. Soğuk olduğunu ve üşüyeceğimi başından beri biliyordum. Fakat, tabanlarım nasıl olsa sopayla ısınırdı. Soğukta hareket etmek ısı kaybını önler, üşümeye biraz olsun mani olur ya ben de öyle düşündüm. O yüzden hiç üzerinde durmamıştım. Ne yazık ki, tam tersi oldu.
Ben falakayı seviyorum
Soğuk vücudumu titretiyordu ama özellikle ayaklarımı etkiliyordu. Kaya gibi sertleşiyordu. Serleştikçe bin parçaya bölünüp dağılacak diye korkuyordum. Soğuk, falakamı perdeliyordu. Beni Efendim’e karşı küçük düşürüyordu. Zaman çok uzun geliyordu. Biraz daha dayanabilsem derken, bu durumdan saliseler içinde çıkmak istiyordum. Hiç bu kadar arada kaldım mı bilmiyorum. Sonunda dayanamayacağımı söyledim.
Bunu nasıl söylemeye dilim vardı şaşırıyorum. Kendime çok kızıyorum ama başka türlüsü de elimden gelmedi. Efendim falakayı durdurdu. Ne kötü bir an. Şimdi Efendim’in yüzüne nasıl bakacaktım. Ne diyecektim. Bir hatamı affettirecekken daha güç bir durumda kaldım. Her şeyi nasıl düzeltecektim. Falakanın durması anlık bir rahatlık sağladı. (Bunu söylediğime inanamıyorum. Ben falakayı seviyorum.) Ardından getirdiği utanç ve şimdi ne olacak sorusu altında eziliyordum. Sessizlik, boşluk, karanlık, sıkışmışlık, rezillik, üzüntü…
Sorunun falakası ve falakanın falakası
İletişim sorunu, falakanın yarıda kesilmesi zincirleme suçlarım telafi edemeden artıyor. Suçlarım büyük. Ancak, Efendim daha büyük. Onun anlayışı, olaylara bakışı, kölesinin ayıbı ne olursa olsun onu o durumda asla bırakmayacak kadar merhameti olmasaydı ben ne yapardım! Şimdiye dek hiçbir konuda beni yalnız ve çaresiz bırakmadı. Hep destek verdi umut aşıladı. Beni, ayıp ve suç dolu bataklığımdan çıkaracak yeni bir ceza ile müjdeliyordu. Bu nefes aldıran bir gelişme. Çünkü, ceza varsa affedilmek yakın. Bütün bu yüklerden kurtulmak mümkün. Her şeyin üstü çizilebilir ve geride bırakılabilir demek. Yeni cezam, iletişim sorunun falakası ve falakanın falakası …
Soğuk, falaka cezasını manipüle etmişti. Şimdi kapılar ve pencereler kapalı. Hatta bir süre klima açıldı. Sıcaklık ideal durumda. Efendim’in beni aynı şekilde falakaya çektiğini düşünüyorum da. Soğukta en baştan başlamak benim açımdan yine bir facia olabilirdi. İki ceza sürecinin fiyasko ile sonuçlanmasına neden olurdum. O yüzden Efendim’e minnettarım.
Acı ile mutluluk
Odanın tam ortasına yattım. Beni çok zorlayacak sıkı bir falakanın eşiğinde olduğumu biliyorum. Ne kadar zorlarsa ve acı duyarsam o kadar hak ediyorum. Hem benim içime de öylesi siner. Yoksa başım yerden kalkmaz. Sopa yeniden tabanlarıma iniyor. Artık arada hiçbir şey yok. Saf falaka ve kendi acı tadıyla sopa. Acının mutluluk verdiğine bir kez daha şahit oluyordum. Acı hafızamı kaybedip yeniden hatırlar gibiydim. Efendim sopayla vurdukça kendime geliyordum. Tabanlarım çok acıyordu. İşte istediğim buydu. Hissedebiliyorum o acıyı. Hem de dibine kadar. Başka bir şey gölgeleyemiyordu. Keşke soğukta da dayanabilseydim. Pozisyon ve manzara olarak çok güzel bir seans olurdu. Her yerim üşümüşken tabanlarım kızarırdı. Ne yazık ki beceremedim.
Her bir sopa iki vuruş değerindeydi. Olsun, seve seve acımı çekerim. Ağlarım, sızlanırım olmadı kıvranırım. Efendim’in biçtiği cezayı yaşamadan ve affedilmeden yattığım yerden kalkmak istemiyorum. Tabii, falaka kolay geçmiyor sopa hırpalıyor. Falakanın falakasında resmen tabanlarım çifte kavruluyor. Ayaklarımın üşüyen halinden eser yok. Darbelerle haşlanıyor adeta. Efendim’i daha fazla usandırmadan cezamı alıyorum. Yine sızlanıp acımı belli ediyorum. Fakat bu kadarı hep oldu ve olacak. Ceza çekiyorum sonuçta. Kim, çıt bile çıkarmadan ve kıpırdamadan falakadan geçebilir. Çok şükür ki, dayanamıyorum gibi bana yakışmayan bir söz etmiyorum. Bal gibi dayanıyorum işte. Saliseleri saymıyorum. Doya doya acı çekmek istiyorum. Efendim ile köle Elif, sopa ile tabanlarım, acı ile mutluluk! Ne güzelmiş bu his.
At kamçısı bunu fazlasıyla sağlıyordu
Efendim bu şekilde belirtmedi ama ben kendimce sopa, iletişim kopukluğunun ceza aracıydı. Sırası gelen at kamçısı da, yarıda kesilmesine neden olduğum falaka cezasının aracıydı. Böyle düşünmemin sebebi at kamçısının sopadan daha ağır acı ve ağrıya yol açmasından dolayı. Elbette öyle bir edepsizliğin ceza aracı farklı olmalıydı. Ben sıcak demirlerle falakaya çekilsem azdır.
Falakanın falakası at kamçısı ile devam ediyor. Efendim’in merhametini kazanmam için acıyı kazanmam gerekiyordu. En uslu halimle acımı çekmeye çalıştım. Efendim’in merhametine her zaman ve çok ihtiyacım var. Yoksa benim hatalarım yüzünden köleliğime zarar gelebilir, kaybedebilirim bile. Direnç kaynağım, “Merhamet” oldu. Daha fazla acı çekmem lazımdı.
At kamçısı bunu fazlasıyla sağlıyordu. Kamçının kısacık ucu dahi bacağıma sıçradığında çıldırtıcı bir acı veriyordu. Benim ilacım tam da şu anda at kamçısıydı. Hak ettiğim ve beni yola getirecek en kritik zaman içindeydim. En ağır darbelerden çok şey öğreniyorum. Hafifliyorum. Bana sonunda çok iyi geliyor. Falaka bittiğinde şişmiş tabanlarla ayağa kalkmaya çalışacağım. Yorgun ve bol ağrılı. Ruhum ise, daha önce ayağa kalmış olacak. İletişimin önemini kavramış, ayıplarından arınmış, affedilmiş bir şekilde.
İyi ki falaka var
Videoyu izlerken, özellikle at kamçısıyla olan sahnelerde içim bir hoş oldu. Efendim başta olmak üzere, kamçı ve tabanlarımdan çıkan ses tahrik edici geldi. Mastürbasyon bile şimdi yavan gelirdi. Tıpkı yaşadığım bu falakanın falakası gibi sert bir şekilde Efendim’in beni sikmesini istedim.
Bir falaka içimde ne de çok farklı duyguları açığa çıkarıyor. Beni her yönden besliyor. Öncesinde korkutuyor. Falakanın içinde acı yüklüyor. Farkındalık sağlıyor. İyileştiriyor. Sonrasında dahi yüzünde özlem dolu tatlı bir tebessüm etmeni sağlıyor.
Hatalarım benzer ya da farklı biçimlerde maalesef olacaktır. Nihayetinde insan ve köleyim. Sorun varsa, çözüm belli.
İyi ki Efendim var. İyi ki falaka var.